Resource

Ahmet Altan Article

09 May 2005

Genocide…
By Ahmet Altan

http://www.gazetem.net/ahmetaltan.asp

Translated by the Zoryan Institute

I would like to ask a very simple, ordinary question.
Would you wish to be an Armenian in 1915?
No, you wouldn’t.

Because now you know you would have been killed.
Please stop arguing about the number of murdered or the denials or the attempts to
replace pain with statistics.
No one is denying that Armenians were murdered, right?
It may be 300,000, or 500,000, or 1.5 million.

I don’t know which number is the truth, or whether anyone knows the true number
accurately.

What I do know is the existence of the death and pain beyond these numbers.
I am also aware how we forget that we are talking about human beings when we are
passionately debating the numbers.

Those numbers cannot describe the murdered babies, women, the elderly, the teenage
boys and girls.

If we leave the numbers aside, and if we allow ourselves to hear the story of only one of
these murders, I am sure that even those of us who get enraged when they hear the words
“Armenian Genocide” will feel the pain, will have tears in their eyes.

Because they will realize that we are talking about human beings.

When we hear about a baby pulled from a mother’s hands to be dashed on the rocks, or a
youth shot to death beside a hill, or an old woman throttled by her slender neck, even the
hard-hearted among us will be ashamed to say, “Yes, but these people killed the Turks.”
Most of these people did not kill anyone.

These people became the innocent victims of a crazed government powered by murder,
pitiless but also totally incompetent in governing.

This bloody insanity was a barbarism, not something for us to take pride in or be part of.
This was a slaughter that we should be ashamed of, and, if possible, something that we
can sympathize with and share the pain.

I understand that the word “genocide” has a damningly critical meaning, based on the
relentless insistence of the Armenians’ “Accept the Genocide” argument, or the Turks’
“No, it was not a genocide” counterargument, even though the Turks accept the death of
hundreds of thousands of Armenians.

And yet, this word is not that important for me, even though it has significance in politics
and diplomacy.

What is more important for me is the fact that many innocent people were killed so
barbarically.

When I see the shadow of this bloody event on the present world, I see a greater injustice
done to the Armenians.

Our crime today is not to allow the present Armenians even to grieve for their cruelly
killed relatives and parents.

Which Armenian living in Turkey today can openly grieve and commemorate a murdered
grandmother, grandfather or uncle?

I have nothing in common with the terrible sin of the past Ittihadists, but the sin of not
allowing grief for the dead belongs to all of us today.

Do you really want to commit this sin?

Is there anyone among us who would not shed tears for a family attacked at home in the
middle of the night, or for a little girl left all alone in the desert during the nightmare
called “deportation,” or for a white-bearded grandfather shot?

Whether you call it genocide or not, hundreds of thousands of human beings were
murdered.

Hundreds of thousands of lives snuffed out.

The fact that some Armenian gangs murdered some Turks cannot be an excuse to mask
the truth that hundreds of thousands of Armenians were murdered.

A human being of conscience is capable of grieving for the Armenians, as well as the
Turks, as well as the Kurds.

We all should.

Babies died; women and old people died.
They died in pain, tormented, terrified.

Is it really so important what religion or race these murdered people had?

Even in these terrifying times there were Turks who risked their lives trying to rescue
Armenian children.

We are the children of these rescuers, as well as the children of the murderers.

Instead of justifying and arguing on behalf of the murderers, why don’t we praise and
defend the rescuers’ compassion, honesty, and courage?

There are no more victims left to be rescued today, but there is a grief, a pain, to be
shared and supported.

What’s the use of a bloody, warmongering dance around a deep pain?

Forget the numbers, forget the Armenians, forget the Turks, just think of the babies,
teenagers, and old people with necks broken, bellies slashed, bodies mutilated. Think
about these people, one by one.

If nothing moves in you when you hear a baby wail as her mother is murdered, I have
nothing to say to you.

Then add my name to the list of “traitors.”

Because I am ready to share the grief and pain with the Armenians.

Because I still believe there is something yet to be rescued from all these meaningless
and pitiless arguments, and that something is called “humanity.”

Soykirim…

Çok basit ve siradan bir soru sormak istiyorum.
1915 yilinda bir Ermeni olmak ister miydiniz?
Istemezdiniz.
Çünkü öldürüleceginizi biliyorsunuz simdi.
Öldürülenlerin kaç kisi oldugunu iddialarla ve inkarlarla tartisip,
yasanan bütün acilari rakamlara indirgemeyi bir yana birakin.
Ermenilerin öldürüldügünü reddeden kimse yok, degil mi?
Üç yüz bin kisi, bes yüz bin kisi, bir milyon kisi ya da bir buçuk milyon
kisi.
Rakamlarin hangisinin tam gerçegi gösterdigini bilmiyorum, kesin rakami
bilen biri var mi ondan da emin degilim.
Bildigim, bu rakamlarin arkasinda insanlarin, ölümlerin ve acilarin
oldugu.
Rakamlari sehvetle tartisirken aslinda insanlardan bahsetmekte oldugumuzu
unuttugumuzun farkindayim yalnizca.
O rakamlar öldürülen bebekleri, kadinlari, yaslilari, delikanlilari, genç
kizlari anlatmiyor bize.
Eger bu büyük rakamlari bir kenara birakip öldürülen insanlardan yalnizca
bir tanesini
n hikayesinin bize anlatilmasina izin versek, bugün “Ermeni soykirimi”
lafini duyunca öfkeden çildiranlarin bile içlerinin aciyacagina,
gözlerinin yasaracagina eminim.
Çünkü o zaman insanlardan söz edilmekte oldugunu farkedecekler.
Annesinin kucagindan kopartilip taslara çarpilarak öldürülen bir bebegi,
bir dagin yamacinda kursuna dizilen delikanliyi, ince boynu sikilarak
bogulan bir yasli kadini bize anlattiklarinda “onlar da Türkleri
öldürmüslerdi” demekten en tas kalplilerimiz bile utanir.
Onlarin çogu kimseyi öldürmemisti.
Iktidarlarini cinayetlere yaslamis, insafsiz oldugu kadar beceriksiz bir
yönetimin tutuldugu bir cinnetin kurbani oldular onlar.
Bu kanli cinnet ne övünebilecegimiz ne paylasabilecegimiz bir vahset.
Bu, utanacagimiz ve mümkünse acisini paylasacagimiz bir katliam.
Ermenilerin, atalarinin yasadigi dramlari bile neredeyse bir kenara
birakarak “soykirim oldugunu kabul edin” diye tutturmalarindan, Türklerin
de yüz binlerce insanin ölümünü kabul ederken bile “hayir, asla soykirim
degildi” diye diretmesinden bu “soykirim” sözcügünün lanetli bir önemi
oldugunu seziyorum.
Ama gene de, bu sözcük politikada ve diplomaside nasil bir önem tasirsa
tasisin benim için büyük bir önem tasimiyor.
Masum insanlarin vahsice öldürülmüs oldugu gerçegi, bu gerçegin adindan
daha önemli benim için.
Bu büyük dramin günümüze düsen gölgesine baktigimda ise Ermenilere
yapilan bir baska büyük haksizligi görüyorum.
Yakinlarini zalimce cinayetlere kurban vermis olanlarin bugün bu aci için
yas tutmalarina izin vermemek bizim suçumuz.
Bugün Türkiye’de hangi Ermeni öldürülen büyükannesi, dedesi, amcasi için
açikça yas tutabilir?
Ittihatçilarin isledigi korkunç günahla bir ortakligim yok ama yas
tutmalarina bile izin verilmemesinin günahi bugün hepimize ait.
Bu günahi islemek istiyor musunuz gerçekten?
Aranizda bir geceyarisi evi basilan bir ailenin öldürülmesine, annesini
kaybeden küçük bir çocugun tehcir denilen o mahserde yapayalniz
kalmasina,
ak sakalli bir Ermeni dedesinin vurulmasina göz yasi dökmeyecek kimse var
mi?
Adina ister soykirim deyin ister demeyin, yüz binlerce insan öldürüldü.
Yüz binlerce hayat söndü.
Ermeni çetelerin de Türkleri öldürmüs olmasi Ermenilerin öldürülmüs
oldugu gerçegini gözlerden saklayacak bir mazeret olmamali bence.
Insan vicdani öldürülen herkes için, Ermeniler için, Türkler için,
Kürtler için yas tutabilir.
Bana sorarsaniz tutmalidir da.
Bebekler öldü, kadinlar, yaslilar öldü.
Aci çekerek, aglayarak, dehsete düserek öldüler.
Öldürülenlerin irklari ve dinleri gerçekten o kadar önemli mi sizin için?
O korkunç zamanlarda bile Ermeni çocuklarini kurtarmaya çalisan, bunun
için kendi hayatini tehlikeye atan Türkler vardi.
Biz, öldürenlerin çocuklari oldugumuz kadar kurtarmaya çalisanlarin da
çocuklariyiz.
Öldürenlerin vahsetine sahip çikmak yerine kurtaranlarin merhametine,
dürüstlügüne, cesaretine neden sahip çikmayalim?
Bugün kurtarilacak kurbanlar yok ama kurtarilacak, sahip çikilacak,
desteklenecek bir yas var.
Agir bir yasin çevresinde kanli bir totem dansina dalmanin nasil bir
yarari olacagini düsünüyorsunuz?
Rakamlari unutun, Ermenileri unutun, Türkleri unutun, boyunlari kirilan,
karinlari desilen, vücutlari parçalanan bebekleri, gençleri, kadinlari
yaslilari düsünün yalnizca.
Bütün o insanlari tek tek düsünün.
Içinizde en küçük bir kipirti bile olmuyorsa, annesi öldürülürken aglayan
bir bebegi düsündügünüzde gözünüzde bir dirhem gözyasi belirmiyorsa, size
söylenecek bir sözüm yok.
O zaman benim adimi “hainlerin” arasina yazin.
Çünkü ben öldürülen onca insanin yasini Ermenilerle birlikte tutmaya
hazirim.
Bütün bu acimasiz ve anlamsiz tartismalarin ortasinda hala kurtarilacak
bir sey olduguna ve ona da “insanlik” dendigine inaniyorum çünkü.
9 Mayis 2005, Pazartesi